2 Kasım 2012 Cuma

Salep Mahlep


Üzerimde kötü bir etki var. Ben süt dökmüş kedi görmedim hiç. Sakladığım samanların zamanı gelmedi. Pire için yorgan yakamadım çünkü ben pire de görmedim. Hiç dört ayaküstüne düşemedim. Kuru gürültüye pabuç bıraktım. Şaşacak bir pusulam hiç olmadı. Paçayı kurtarmam gereken maceralarım...
Görmediğim, yapmak isteyip de yapamadığım ne çok şey var yarabbi! İngilizcede advanced düzeyine hiç erişemedim. Olasılık hesabı yapamadım. Bol s’lilere çalışamadım. Pilavın kıvamını tutturamadım. Havuçları jülyen doğrayamadım. Photoshop, excel bilemedim. Yeni bir ülke görmedim. Yeni insanlar tanımadım. Seni sevmiyorum diyemedim, seni seviyorum da diyemedim. Önemli mi?
“Konusunu biliyorum ama bu kitabı okumadım.” cümlesini kaç kez zikrettim. Senede 24 defa yeni hayata başlamaya çalıştım. Her ayın biri ve on beşini kendime milat seçtim. Her pazartesiyi, her saat başını, her yarım saati, on beş dakikayı… Başlayamadım. Neye başlayacaktım sahi?
Her şeyi bırakıp, iki mahlep ağacının arasına kurulu salıncakta uzansam… Arı vızıltısı bahar uğultusu, elimde Çalıkuşu. Dedem gelse “yedi düvelde bir tane” olduğumu söylese. Tekrar tekrar tek kare. Film şeridine lüzum yok, istemez. Hiçbir şeye lüzum yok!
Mahlepler oldu. Teyzem onları toplayıp sattı, o parayla ayakkabı aldı dedeme. Dedem eskitemedi o ayakkabıları. İçim acır…
Salep mahlepten mi oluyordu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder